Endüstri 3.0 – Dijital Devrim
Üçüncü Sanayi Devrimi, İkinci Dünya Savaşı sonrası başlayan ve 1970’li yıllardan sonra hız kazanan, üretimin sayısallaştığı, bilişim teknolojisi dönemi olarak da adlandırılır. Bununla birlikte, Üçüncü Sanayi Devrimi de benzer şekilde yeni bir enerji kaynağının kullanılmasıyla tetiklenen bir süreç olarak değerlendirilebilir. İkinci Dünya Savaşı’nı sona erdiren nükleer güç, devam eden yıllarda bir yıkım aracı olmaktan çıkarak bir enerji ham maddesi olarak ilgi görmüştür. Diğer yandan hesap makinesinden evrimleştirilen ve temelde yine ihtiyaç duyulan karmaşık hesapları yapma amacıyla geliştirilen “bilgisayarlar” da dönemin altyapısında önemli rol oynamıştır. Bilgisayarların işlem gücünün hızla artması akıllı makineleri doğururken, robotik endüstrinin ani ve çabuk atılım göstermesi, ilk kez üretimde insan gücünün azalmasına ve robot makinelerin insanların yerine üretimde daha fazla kullanılmasına neden olmuştur. Bu süreçte en temel kavram kuşkusuz ki bilgidir. Sosyal refahın artması ve yükselen eğitim seviyesi ile bilginin üretilmesi, yayılması ve toplumlar tarafından hızla kabul edilmesi, adına küreselleşme dediğimiz sanayi toplumundan bilgi toplumuna ilerleyen kültürel bir dönüşümü de sağlamıştır.
Elektrik-elektronik teknolojisi alanı diğer tüm alanları geliştiren, temel ve üretken bir sanayiye dönüşürken, kendi tasarım ve teknolojilerini geliştirecek güce de ulaşmış durumda. Günümüzde baş döndürücü bir hıza ulaşan teknolojik gelişmelerin itici gücü olarak nitelendirilebilecek olan elektronik endüstrisi, mikroişlemci veya bilgisayar denetimli düzenleri gerçekleştirmesi ve televizyon, cep telefonu, kişisel bilgisayarlar gibi araçları gündelik hayata yerleştirmesi nedeniyle Üçüncü Sanayi Devrimi’nin baş aktörlerinden biri olarak gösterilebilir.
Elektronik ve bilgisayar desteğinin sanayiye ve özellikle makine sektörüne entegre olması, 1969 yılında, algılayıcılardan aldığı bilgiyi kendine verilen programa göre işleyen ve iş elemanlarına aktaran mikroişlemci tabanlı bir cihaz olan ilk programlanabilir mantık devresinin (PLC) PLC Bedford, Massachusetts’te bir grup mühendis tarafından geliştirilmesiyle gerçekleşti. PLC’lerin üretim sistemlerinin otomatikleştirilmesine imkân vermesi sanayide yeni bir dönemi başlatırken, elektronik, bilgi ve iletişim teknolojilerinin gelişimi üretimin otomasyonunu sağladı. Dolayısıyla Birinci Sanayi Devrimi üretimin makineleşmesini, İkinci Sanayi Devrimi üretimin serileşmesini, Üçüncü Sanayi Devrimi ise üretimin otomasyonu ve sayısallaşmasını sağlamıştır.
Bu dönemde bilgisayar, mikroelektronik, fiber optik, lazer gibi teknolojilerin, telekomünikasyon, nükleer, biyotarım ve biyogenetik gibi bilimlerin gelişimi, üretimin yönünü ve biçimini etkilerken, iletişim ve ulaşımdaki gelişmelerle ticaret ve endüstri de küreselleşme hızını artırdı. 1969 yılında ilk programlanabilir yönetim sistemi ile başlayan 1971 yılında ilk mikro bilgisayarın icadı ile devam eden süreçte bu devrimin teknolojik olarak ilerleyeceğini göstermekteydi. Gelişen bu teknoloji endüstride makinelerin sayısallaştırılmasını sağladı ve artık makinelerde bilgisayar kontrollü sistemler kullanılmaya başlandı. Bu sistemler sayesinde makinelerden bilgi alınmaya bu bilgilerin analiz edilmesi aynı zamanda da makine programlamasına olanak sağlayan sitemler kullanılmaya başlandı.
Makinelerin otomasyona geçişi seri üretim ve standart üretim modellerinde genişlemeyi ve hızlanmayı sağladı. Aynı zamanda yavaş yavaş esnek üretim mantığına doğru da endüstriyi zorluyordu. Müşteriler kendi taleplerine göre ürün istemeleri müşteri odaklı üretimi zorunlu kılıyordu. Bu istekleri karşılayacak şekilde üretim hatlarında yenilikler oluşturulmaya başlandı.Tüketim faktörünün belirleyici unsuru olan tüketici taleplerinin karşılanması için üreticiler bazı noktalarda değişiklik yapmak zorundaydı. Bu durum karşısında, üretim standart üretim mantığından gelen istek ve talepleri karşılayacak şekilde dönüşmeye başladı. Bu değişim ile birlikte endüstri içindeki iletişim ve bilişim alanında yeni yazılımların ortaya çıkmasını ve kullanılması başlandı.
Üretimin yüksek adetlerde yapılabilir olması birim başına üretim maliyetini düşürmüş aynı zamanda kitlesel tüketim üretimi artırmış ve fabrikaların daha çok üretimi sayesinde daha ucuza üretme imkanını getirmiştir. İşletmeler bu güçlü silahı kullanarak kendi organizasyon ve üretim şekillerini değiştirmeye ve ürün üzerinde katma değeri olmayan işlerden kurtulmak için çalışmalar yapmaya başladılar. Buradaki amaç her endüstri devriminde olduğu gibi maliyetleri aşağı çekmek, daha verimli bir şekilde kaynak kullanımı ve neticesinde daha ucuz bir ürün elde etmektir. Bu devrim ile birlikte ortaya çıkan ve bundan sonraki tüm süreçlerde önemli bir rol oynayacak olan robotlar yavaş yavaş endüstrideki yerlerini bu devirde almaya başlamıştır. Robotlar tekrarlanan ve kas gücüne ile çalışan birçok yerde işgücünün yerini almıştır. İkinci ve Üçüncü Endüstri devrimleri karşılaştırıldığında emek üretkenliği ve ekonomik büyümeye en fazla katkıyı yapan devrimin ikincisi olduğu kabul edilmektedir. İkinci Endüstri Devrimi dünya emek üretkenliğinde 1891-1972 arasında önemli artışlar sağladı. 1972-1996 arasında ise emek üretkenliğinin yıllık ortalamasında düşüşler oldu. 1972-1996 arasında üretkenlikte azalma önceki dönemin teknolojik getirilerindeki yavaşlamadan kaynaklandı. 1995’ten önce bilgisayar ve türevi yeniliklerin üretkenlikte artışı sağlayamamasına dair olarak da söz konusu yıldan önce bilgisayarların sermaye stokunda emek üretkenliğine ciddi katkı yapabilecek ölçüde paya sahip olmadığı tezini öne sürülmektedir. Ancak bu durum 1995’ten sonra internetin popülerleşmesi ve e-ticaretin gelişmesine bağlı olarak üretkenlikte artış yeniden yükselişe geçti. Böylece çarpıcı bir şekilde İkinci Endüstri Devrimi’nin üretkenliğe ve yaşam standartlarına yükseltmeye yönelik 81 yıllık katkısı adeta buharlaşmış oldu. Ayrıca son 10 yılda Üçüncü Endüstri Devrimi’ndeki buluşların niteliğinde de değişim görülmektedir. Bilgisayarların ofis içi insan gücüne dayalı pek çok işin yerini alma sürecinin büyük ölçüde tamamlandığını söylenebilir. Son 10 yıldaki buluşların emek tasarrufu sağlama niteliğinde olmadığını, bu buluşların daha çok eğlence ve iletişim odaklı cihazların geliştirilmiş versiyonları olduğunu belirtmek gerekir. Bu cihazlar önceki eğlence ve iletişim cihazlarındın geliştirilmiş versiyonları olsa da bunlar üretkenliğe daha fazla katkı yapacak emek tasarrufu sağlamak yerine yeni tüketim fırsatları yaratmaktan başka işe yaramadı.
Üçüncü Sanayi Devrimi’nin en önemli gelişmelerinden bir diğeri ise dünya kaynaklarının hızla tükenmesi ve sürdürülebilirlik kavramının gündeme gelmesidir. Enerji kaynağı olarak Birinci Sanayi Devrimi’nde kömür, su ve buhar gücü; İkinci Sanayi Devrimi’nde ise petrol ve elektrik ön plandaydı. Üçüncü Sanayi Devrimi’nde, dijital devrimle birlikte yeni bir iletişim yöntemi ortaya çıkmış olsa da yeni bir enerji kaynağı gelişmedi. Nükleer enerji gibi alternatif bir enerji kaynağı Üçüncü Sanayi Devrimi’nin ilk dönemlerinde hızlı kabul görse de yaşanan aksaklıklar ve oluşan çevre felaketleri, nükleer enerji yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının öne çıkmasını tetikledi.
Bizi Takip Edin